Geçtiğimiz hafta
yazdığım yazının son cümlelerinde şunu söylemiştim: ‘’Zorluk seviyesi yüksek
maçlarda gösterdiği oyununu dikte etmesi gereken maçlarda da aynı ölçekte
uygulayabilirse Fenerbahçe için yol açık’’
Maç öncesi kadrolara baktığımda Valbuena’yı ilk 11’de
Dirar’ı yedekte görünce twitter’a Josef – Topal ile Fenerbahçe’nin pas dolaşım
hızının çok düşük olduğunu ve bu ikilinin ceza sahasına ve çevresine koşu
yapmadıkları için ileride set kurmanın zor olduğunu belirtmiş Valbuena’nın da
oyuncu profiliyle beraber takımın mevcut düzende el freni olduğunu belirtmiştim.
Esasen zorlu Beşiktaş derbisi öncesi alınan 3-0’lık Alanya
galibiyiyetini çok önemsiyorum. Takıma kattığı havayı morali birikimi
Guiliano’nun dönüşünü çok değerli buluyorum. Ancak yine de söylemeliyim ki
Valbuena bu düzende el freni. Eğer ki orta saha oyuncularından biri (Topal’ın
yerine oynayacak olan oyuncu) kenar oyuncularıyla link – up kurmuyor ve ceza sahasına
koşu yapmayan standart 8 numara profilinden uzakta ise Valbuena hal-i hazırda
yavaş olan pas dolaşım hızının hepten düşmanı oluyor. İlaveten savunmaya
verdiği zarar da cabası. Topal’ın yerine başka türde bir oyuncumuz olsaydı o
zaman Valbuena için farklı şeyler söylerdim. Fransız yıldızın ilk 11 başladığı
maçlarda özellikle 70’ten sonra fiziki açıdan düştüğünü ve takıma çok zarar
verdiğini de belirtmeliyiz. Zira bugün iyi giden tabloya zarar vermemek adına
Valbuena’yı oyundan almadı Kocaman.
Fenerbahçe’de birikerek ilerleyen yanlışların arasında
gelişen doğrular var, kabul. Takımdaşlık ve üst seviyede bir fizik kondisyon
var o da kabul. Ancak büyük takımlar Alanyaspor haricindeki takım savunmasını
iyi yapan takımlara karşı bundan fazlasına ihtiyaç duyar. Ön alanda bir
Guiliano dokunuşu Valbuena bırakışı, bir orta saha inceliği arar. Bunlar daim
olmalı, olmak zorunda. Guiliano Valbuena ikilisi aynı anda sahada olduğunda orta
sahanın tüm hücum defolarına rağmen bir çeşitlilik bir sihirli dokunuş olduğu
aÅŸikar.
Bugün alınan rahat ve güzel galibiyeti överken Alanyaspor’a da değinmek gerekli. Küme düşmeye aday bir takım görünümündeler. Susiç yönetiminde efektif bir hücum takımı olan Alanyaspor’da yönetim Emre Akbaba Wagner Love ve J.Fernandes üçlüsünün bir arada oynamadığı periyotta alınan başarısız sonuçların faturasını Boşnak hocaya kesti. Yerine Hikmet Karaman’ı getiren Akdeniz ekibinin zorlu fikstürüne de baktığımızda Karabük’ün yanında en ciddi 2.küme düşme adayı olduklarını düşünüyorum.
Son olarak bir parantez ufak bir eleştiri ve de bir övgü değişikliklere getirelim. Aykut Kocaman’ın taraftarın gazını alma ve coşkusunu yönetmeyi pek bildiğini sanmıyorum. Elif Elmas’ın herkesi heyecanlandırdığı taraftarın da kabızlıktan bıktığı herkesin malumuyken maçın koptu son 30 dakikalık dilimde takımın en kilit oyuncusu olan Josef’i dinlendirip Makedon oyuncuyu sahaya sürmesini beklerdim Kocaman’ın. Zira Kocaman gibi ayrıntılarda yaşayan bir teknik adamın sarı kart sınırında olan Hasan Ali’yi İsmail ile değiştirmemesini de ‘kim oynarsa oynasın rahatlığı’ olarak görüyorum. Ki İsmail’in sakatlıktan nasıl döneceği ayrı bir soru işareti. Maç sonu İsla sol bekte oynayabileciğini söyledi. Gerek Şili milli takımında gerekse Conte dönemi Juventus’unda 3’lünün ve 4’lü savunmanın solunda oynadığını hatırlıyorum. Ki sezon başı da sol bekte İsmail ve Hasan Ali’den daha iyi oynayacağını yazıyordum. Yergi kadar övgü de gerekli. Kocaman’ın 2 gol atıp 1 de asist öncesi harika bir pas veren Guiliano’yu alkışlatması güzel bir hareketti.
Guiliano kariyer çıkışı, giydiği forma numarası, geldiği yaş
ve milliyeti itibariyle Alex’e benzetiliyor. Açıkçası Alex’ten bu yana ceza
sahası çevresinde bu kadar klas dokunuşlar yapan ve bitiren bir oyuncu
hatırlamıyorum. Hatta en önemlisi Alex’ten bu yana bu kadar hayranlıkla
alkışlanan bir yabancı oyuncu da hatırlamıyorum. Sow, Kuyt, Kjaer Nani çok
sevildi evet. Ama Guiliano’ya duyulan saygı bir yandan da hasret temelli.
Fenerbahçe taraftarı özlüyor, yerine koyuyor. 20 numaranın yeri dolmadı ama
Guiliano inandırıyor.
Gelecek hafta bence Beşiktaş için ‘ya tamam ya kaos’ maçı oynanacak. Çünkü ben Beşiktaş’ın kazansa dahi ‘devam’ diyebileceğine inanmıyorum. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe’ye 1 puan yazmıştım. Zorlu fikstür geride kaldı sarı – kanaryalar için. Rakiplerin hepsi birbiriyle oynayacak. Vodafone’da alınacak 1 puan ve seri 3 puanlar Kadıköy’de ölümcül bir Galatasaray derbisine hazırlık olacak. Yerimizi aldık ya siz?